Karbon ayak izi raporlaması ile ilgili yanlış bilinenler

28.12.2021

...

Son iki yıldır 3pmetrics olarak şirketlere kurumsal karbon ayak izi hesaplaması ve raporlaması hizmetinin yanında yoğun bir şekilde net sıfır karbon yol haritası üzerine de çalışıyoruz.

 

Güzel olan, belki de bizim şansımız, şirketler bizlerle çalışmaya başlarken konuya yalnızca bir karbon ayak izi hesaplaması olarak bakmıyorlar. Ancak bugüne kadar karşılaştığımız birçok şirket, bizimle tanışana kadar zihninde yer etmiş birçok yanlış duyum ve bilgiye sahip. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri danışmanların şirketleri yalnızca kendi odaklandıkları ve çalışmak istedikleri alana çekmeye çalışmaları. Artık birçok toplantıda tekrar ettiğimizden dolayı, bu “yanlış kişilerden” öğrenilen “yanlış bilgiler” aramızda bir espri olmaktan çıktı, “karbon terapisi”ne döndü. Birçok şirket karbon ayak izi konusunda özellikle 3 temel yanlışın içine düşüyor veya itiliyor.

 

Bu yazıda, karbon ayak izi ile ilgili yanlış bilinenlere değinmek istedik.

 

Yanlış 1: “Kapsam 3 emisyonları gereksizdir.” 

Karbon ayak izi metodolojisi olan GHG Protocol’ün WRI ile birlikte ana yaratıcısı olan WBCSD tarafından geçtiğimiz yıl bir rapor yayınlandı. Bu raporu SKD Türkiye, 3pmetrics olarak bizim de danışmanlığımızda Türkçe’ye kazandırdı: “SOS 1,5: Net Sıfır Karbon için Yol Haritası”[1]

 

Bu rapor doğrudan GHG Protocol’ün geliştiricisi WBCSD tarafından yayınlandığı için doğrudan ona referans vererek başlayalım. Rapor öncelikle net sıfır karbon yol haritası için şirketlerin en çok önceliklemesi gereken konunun kapsam 3 emisyonları olduğunu açıklıkla ifade ediyor.

 

Raporun Türkçe versiyonunun 22.sayfasında yer alan CDP anketinin, yani WBCSD ve BCG tarafından 2020 ilk çeyreğinde gerçekleştirilen şirket görüşmelerinin çıktısı çok açık. Kapsam 3 emisyonları şirketlerin gerçek envanterlerinin %90’ından fazlası.

 

Bu tablo, artık karbon ayak izi hesaplamanın değil, Kapsam 3 başlığındaki ne kadar çok emisyon kaynağını takip ediyor olmanın başarı olduğunu gösteriyor. Raporda Gıda sektörü için Kapsam 3 emisyonlarının %95, Tüketici Ürünleri (FMCG) grubunda ise bu oranın %98’e çıktığı ifade edilmiş.

 

 

Yanlış 2: “Akredite bir yazılımız.”

Karbon ayak izi GHG Protocol metodolojisine göre hesaplanan ve ISO 14064 standardına göre raporlanan bir hesaplamadır. ISO 14064 standardı hesaplama yöntemini değil, sonuç çıktısı olan raporu -dış denetçi ile- akredite eder. Yani karbon ayak izini ister elle hesaplayın, ister excelle hesaplayın, ister danışman kullanın, ister bir yazılımla hesaplayın; isterseniz de bebek usülü fasülyelerle hesaplayın. Hesaplama metodolojisinin bir akreditasyonu yoktur. ISO 14064 standardında da böyle bir atıf yoktur. Bunu söyleyen yalan söyler.

 

ISO 14064 standardında rapor üretme eylemi, üretilen raporların standarda uygun olması gerçektir. Akredite yazılım sözü, aslında masum gibi gözüken pazarlama hamlesi; maalesef sığ bir köylü kurnazlığından öte bir şey değildir. Daha acısı, müşteriyi kandırmaya çalışmaktır. Biz 3pmetrics olarak GHG Protocol’ün arazi sektörü salımları ve azaltım etkisi konusunda geliştirmekte olduğu yeni rehberin dünyadaki 48 resmi partnerinden biriyiz. GHG Protocol’ün yeni versiyonu için resmi partner olmamıza rağmen, henüz GHG Protocol bize yazılımınız akredite mi diye sormayı akıl etmedi. Neden olabilir? Çünkü böyle bir akreditasyon yok :)

 

Yanlış 3: “Karbon ayak izi hesabı yılda bir kez yapılır.”

Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı Küresel Riskler raporunda özetlediği gibi, artık sürdürülebilirlik riskleri iş riski demek. Yalnızca ISO 14064 standardında sınırlı bir yıllık karbon ayak izi raporu hazırlamak yanlış değil. Ancak oldukça eksik. Bunu da WBCSD tarafından yayınlanan, SKD Türkiye ile birlikte kazandırdığımız SOS 1,5 Net Sıfır Karbon için Yol Haritası yayını tekrar tekrar dile getiriyor. Karbon ayak izini yalnızca yılda bir kez hesaplayıp raporu belki 1-2 toplantıda konuşup ardından rafa koymak, günümüzü yakalayamıyor. Nasıl ki aylık üretim değişimleri, aylık gelir-gider kalemleri periyodik olarak takip ediliyorsa; karbon ayak izini doğru yönetmek isteyen şirketler de, yılda yalnızca bir kez hesaplama yapmaktan kaçınmalıdır.

 

Yeşil Mutabakat’ın tüm dünyada yaratacağı dönüşüme daha önceki yazımızda [2] yer vermiştik. En son 27 Aralık 2021 tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayınlanan “Sürdürülebilir Bankacılık Stratejik Planı (2022-2025)” Raporu[3] sayfa 12’de ifade çok açık: “2019 yılında yayınlanan “AB Yeşil Mutabakatı”nın öngördüğü ve aşamalı olarak 2026 yılından itibaren uygulamaya girecek olan sınırda karbon düzenlemesi mekanizması, ihracatının yarıya yakınını AB ülkelerine gerçekleştirmekte olan ülkemiz ekonomisi açısından önemli bir risk oluşturmaktadır” deniyor. Ek olarak aynı raporun aynı sayfasında, sürdürülebilirlik konularının finansallarla bağlı yönetilmesi gerektiği şu cümleyle açıkça ifade ediliyor: “Çok yakın bir gelecekte çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik kriterlerinin finansmana erişim açısından bir ön şart haline gelmesi beklenmekte olup bu alanda yeterli performansa sahip olmayan firmaların ulusal ve uluslararası piyasalarda finansmana erişimleri giderek daha da güçleşecektir.”